Yargıtay Kararı – 16/12/2024 – 11. Ceza Dairesi

16/12/2024 – 11. Ceza Dairesi

11. Ceza Dairesi         2024/2848 E.  ,  2024/15588 K.

 

“İçtihat Metni”


MAHKEMESİ :Sulh Ceza Hakimliği
SAYISI : 2023/865 Değişik İş

Aydın Cumhuriyet Başsavcılığının, 02.02.2023 tarihli ve 2022/16687 Soruşturma, 2023/2124 Karar sayılı kovuşturmaya yer olmadığına dair kararına karşı yapılan itirazın reddine ilişkin mercii Aydın 2. Sulh Ceza Hakimliğinin, 27.02.2023 tarihli ve 2023/865 Değişik İş sayılı kararının, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (5271 sayılı Kanun) 271/4. maddesi uyarınca kesin nitelikte olması sebebiyle karar tarihi olan 27.03.2023’te kesinleştiği belirlenmiştir.
Adalet Bakanlığının, 5271 sayılı Kanun’un 309/1. maddesi uyarınca, 11.03.2024 tarihli ve 2023/17474 sayılı evrakı ile kanun yararına bozma istemine istinaden düzenlenen, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının, 02.04.2024 tarihli ve KYB-2024/31878 sayılı Tebliğnamesi ile soruşturma dosyası Daireye gönderilmekle, gereği düşünüldü:


I. İSTEM


Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının, 02.04.2024 tarihli ve KYB-2024/31878 sayılı kanun yararına bozma isteminin;
“5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 160. maddesi uyarınca, Cumhuriyet savcısının, ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hâli öğrenir öğrenmez kamu davasını açmaya yer olup olmadığına karar vermek üzere hemen işin gerçeğini araştırmaya başlaması gerektiği, aynı Kanun’un 170/2. maddesi gereğince yapacağı değerlendirme sonucunda, toplanan delillerin suçun işlendiği hususunda yeterli şüphe oluşturduğu kanısına ulaştığında iddianame düzenleyerek kamu davası açacağı, aksi halde ise anılan Kanun’un 172. maddesi gereği kovuşturma yapılmasına yer olmadığına dair karar vereceği, buna karşın ortada yasaya uygun bir soruşturmanın bulunmadığı durumda, anılan Kanun’un 173/3. maddesindeki koşullar oluşmadığından, itirazı inceleyen merciin Cumhuriyet savcısının soruşturma yapmasını sağlamak maksadıyla soruşturmanın genişletilmesine karar verebileceği yönündeki açıklamalar karşısında,
Somut dosyada, müşteki …’ın şüpheli … ile 2010 yılında tanıştıkları, şüphelinin müştekinin dini inançlarını kullanarak müştekinin eşi ile arasında olan sorunları çözebileceğini beyan etmesi üzerine müştekinin şüpheliye güvenerek banka kanalıyla bir çok defa para gönderdiği, Almanya’da yaşamakta olan müştekinin izin için Türkiye’ye her geldiğinde elden ödemeler yaptığı, şüpheli Yüksel’in boşanma aşamasında olan müştekinin eşinin açacağı davalara karşı tedbir amacıyla açığa imzalı olarak 700.000,00 Türk lirası değerinde senet aldığı ve müşteki aleyhine icra takibi başlattığı, diğer şüpheli …’ın müşteki tarafından verilmiş olan vekaletnameye dayanarak müştekinin bilgisi olmadan Türkiye’de bulunan mernis kayıtlarını değiştirmesi nedeniyle hakkında başlatılan icra takibinden haberdar olmadığı olayda, müştekinin dolandırıldığı, şüphelilerin bedelsiz senedi kullandığı ve güveni kötüye kullandığı iddiası ile şüpheliler haklarında yapılan soruşturma sonunda, şüpheliler ile müşteki arasındaki ihtilafın hukuki ihtilaf mahiyetinde bulunduğundan dolandırıcılık ve bedelsiz senedi kullanmak suçlarının yasal unsurlarının oluşmadığından, güveni kötüye kullanmak suçuna ilişkin yeterli şüphe oluşturucak delil bulunmadığından bahisle kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiş ise de; dosya içerisinde yer alan şüpheli Yüksel ifadesinde yer alan müştekinin dolmuş hattını devir alma esnasında yanlarında bulunan müştekinin eşi ve kardeşinin tanık olarak ifadelerinin alınması, müşteki tarafından şüpheli Ercan’a verilmiş olan vekaletnamenin bir örneğinin dosya arasına alınması, müştekinin adres kayıtlarının hangi tarihlerde kim tarafından değiştirildiğinin tespiti yapılarak ve neticesine göre şüphelilerin hukuki durumlarının tayin ve takdiri gerekirken, şüpheli …’ün dahi ifadesi alınmadan, eksik soruşturmaya ve değerlendirmeye dayalı olarak verilen kovuşturmaya yer olmadığına dair karara yönelik itiraz hakkında belirtilen gerekçelerle soruşturmanın genişletilmesi yerine, yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabet görülmemiştir.”
Şeklindeki gerekçeye dayandığı anlaşılmıştır.

II. GEREKÇE

1. 5271 sayılı Kanun‘un 160. maddesinin birinci ve ikinci fıkralarında; Cumhuriyet savcısının, ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hâli öğrenir öğrenmez kamu davasını açmaya yer olup olmadığına karar vermek üzere hemen işin gerçeğini araştırmaya başlayacağı, maddî gerçeğin araştırılması ve adil bir yargılamanın yapılabilmesi için, emrindeki adlî kolluk görevlileri marifetiyle, şüphelinin lehine ve aleyhine olan delilleri toplayarak muhafaza altına almakla ve şüphelinin haklarını korumakla yükümlü olduğu belirlenmiştir.
2. 5271 sayılı Kanun’un, “Kovuşturmaya yer olmadığına dair karar” başlıklı 172/1. maddesi;
“(1) Cumhuriyet savcısı, soruşturma evresi sonunda, kamu davasının açılması için yeterli şüphe oluşturacak delil elde edilememesi veya kovuşturma olanağının bulunmaması hâllerinde kovuşturmaya yer olmadığına karar verir. Bu karar, suçtan zarar gören ile önceden ifadesi alınmış veya sorguya çekilmiş şüpheliye bildirilir. Kararda itiraz hakkı, süresi ve mercii gösterilir.
…“
Şeklinde düzenlenmiştir.
3. 5271 sayılı Kanun’un, “Cumhuriyet savcısının kararına itiraz” başlıklı 173. maddesinin inceleme konusu ile ilgili olan birinci, ikinci, üçüncü ve dördüncü fıkralarında;
“(1) Suçtan zarar gören, kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın kendisine tebliğ edildiği tarihten itibaren onbeş gün içinde, bu kararı veren Cumhuriyet savcısının yargı çevresinde görev yaptığı ağır ceza mahkemesinin bulunduğu yerdeki sulh ceza hâkimliğine itiraz edebilir.
(2) İtiraz dilekçesinde, kamu davasının açılmasını gerektirebilecek olaylar ve deliller belirtilir.
(3)(Değişik: 18/6/2014-6545/71 md.) Sulh ceza hâkimliği, kararını vermek için soruşturmanın genişletilmesine gerek görür ise bu hususu açıkça belirtmek suretiyle, o yer Cumhuriyet başsavcılığından talepte bulunabilir; kamu davasının açılması için yeterli nedenler bulunmazsa, istemi gerekçeli olarak reddeder; itiraz edeni giderlere mahkûm eder ve dosyayı Cumhuriyet savcısına gönderir. Cumhuriyet savcısı, kararı itiraz edene ve şüpheliye bildirir.
(4) (Değişik: 25/5/2005 – 5353/26 md.) Sulh ceza hâkimliği istemi yerinde bulursa, Cumhuriyet savcısı iddianame düzenleyerek mahkemeye verir.
…“
Hükümleri yer almaktadır.
4. Kanun‘da yer alan düzenlemelerden de görüleceği üzere; Cumhuriyet savcısı, suçun işlenip işlenmediğinin tespiti bakımından hemen işin gerçeğini araştırmaya başlamalı, toplanan delillerin suçun işlendiği hususunda yeterli şüphe oluşturduğu kanısına ulaştığında iddianame düzenleyerek kamu davası açmalı, aksi halde 5271 sayılı Kanun’un 172. maddesi gereğince kovuşturma yapılmasına yer olmadığına dair karar vermelidir.
5. Kovuşturmaya yer olmadığına dair kararı itiraz üzerine inceleyen Sulh Ceza Hakimliği, kamu davası açılması için yeterli delil bulunmaması durumunda itirazın reddine, yeterli delil bulunması durumunda itirazın kabulüne veya eksik soruşturma nedeniyle soruşturmanın genişletilmesine karar verebilecektir.
6. Bu kapsamda inceleme konusu soruşturma dosyası değerlendirildiğinde; yurt dışında yaşayan şikâyetçi ile şüphelinin 2010 yılında tanıştıklarının, büyücülük ve üfürükçülük işleriyle uğraşan şüphelinin, eşiyle arasında problemler bulunan şikâyetçiyi etkisi altına alarak kendisine birçok kez farklı miktarlarda banka yoluyla veya elden para vermesini sağladığının, devamında şüphelinin telkinleri ile boşanma aşamasında olduğu eşinin açacağı mal rejimine yönelik davalara karşı tedbir amacıyla şüpheliye farklı konularda geniş yetkiler içeren vekaletnameler verdiğinin, yine yalnızca bedel ve keşideciye ilişkin bölümlerin dolu olduğu 700.000,00 TL bedelli bir senedin de bu amaçla şüpheliye verildiğinin, şüphelinin şikâyetçinin bilgi ve rızası dışında bu senedi icra takibine konu ettiğinin, Türkiye’de kayıtlı sabit ikamet adresi bulunmayan şikâyetçi adına bir MERNİS adresi oluşturulmasını sağladığının, diğer şüpheli …’ün şikâyetçiden aldığı vekaletnameye istinaden yine bilgisi dışında bu adresi farklı bir adresle değiştirdiğinin, icra takibine ilişkin tebligatların değiştirilen adrese yapılması sağlanarak, şikâyetçinin malvarlığı üzerine haciz konulduğunun, bir çok taşınır ve taşınmaz malının hileli hareketlerle satıldığının, şikâyetçinin bu icra takibinden 2022 yılında tesadüfen haberdar olduğunun iddia olunması üzerine yürütülen soruşturma kapsamında; şüpheli …’ün ifadesinin alınması, şüpheli … ile şikâyetçi arasında herhangi bir ticari ilişki olup olmadığının, araç kiralama işi ile uğraşıp uğraşmadıklarının tespiti için ilgili Vergi Dairesi Başkanlığı, Ticaret Sicil Müdürlüğü ve diğer kurumlar nezdinde araştırma yapılması, şüphelinin tüm MERNİS adreslerine ait kayıtlar ile bu kayıtların ne suretle oluşturulduğunun Nüfus Müdürlüğünden sorulmak suretiyle tespit edilmesi, suça konu bonoya ilişkin icra takibinin akıbeti sorularak, bu bonodan kaynaklanan taraflar arasındaki hukuk dava dosyalarının getirtilip incelenmesi, işbu dosyayı ilgilendiren delillerin onaylı örneklerinin dosyaya eklenmesi, şikâyetçinin akrabaları olan M.Ç., H.Ö.Ç. ve H.E.’nin olayla ilgili bilgilerine başvurulması, şüpheli …’nin hocalık, üfürükçülük..vb. işlerle uğraşıp uğraşmadığı yönünde usûlüne uygun olarak kolluk araştırması yaptırılması, şikâyetçi tarafından şüphelilere verilen vekaletnameler ve kapsamları belirlenerek, bu vekaletnamelere istinaden Aydın İcra Dairesinin 2015/10289 sayılı dosyası kapsamında şikâyetçi adına herhangi bir işlem yapılıp yapılmadığının tespit edilmesi, bu icra dosyası içerisinde yer alan 02.03.2017 tarihli tebligatın, şüpheli … tarafından bilgi ve rızası dışında MERNİS adresi olarak değiştirildiği bildirilen “İkiçeşmelik Mahallesi Şükrü Küçük Caddesi Sema Yapı Koop. Sitesi No: 30 C/1 D: 5 Kuşadası/Aydın” adresinde bizzat şikâyetçiye tebliğ edildiği belirlenmekle, bu tebligat parçası üzerindeki imzanın şikâyetçiye ait olup olmadığının sorulması, gerekli görülmesi halinde imza incelemesi yaptırılmasından sonra sonucuna göre bir değerlendirme yapılması gerekirken, “…şüpheli ifadesi ve dosyadaki diğer delilleri göre, müşteki şüpheli ile şüpheliler arasındaki ilişkinin hukuki ihtilaf niteliğinde olduğu, suç vasfını ihtiva etmediği, şikayete konu eylemde dolandırıcılık suçunun yasal unsurlarının oluşmadığı, zira TCK.nın 157 ve 158 maddelerinde düzenlenen dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için şüphelinin hileli davranışlarla bir kimseyi aldatarak, o kimsenin yada başkasının zararına olarak, kendisine yada başkasına haksız yarar sağlamasının gerektiği, buradaki hilenin nitelikli bir yalan olduğu, yani yalanın belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmasının ve sergilenişi açısından da mağdurun denetleme olanağını da ortadan kaldırmasının gerektiği, somut olayda müşteki şüpheli Yavuz Coşar’ın şüpheliler tarafından söylenen basit yalan mahiyetindeki sözlere kanarak, bu işlemleri yapmış olduğu, ayrıca bedelsiz senedin kötüye kullanılması açısından da bu hususun delillendirilmesinin yazılı belge ile olabileceği, yine güveni kötüye kullanma suçuna ilişkin yeterli şüpheli oluşturacak delilin elde edilemediği, bu konudaki iddiasının soyut nitelikte kaldığı…” şeklindeki hatalı gerekçe ve eksik soruşturma neticesinde verilen kovuşturmaya yer olmadığına dair karara karşı yapılan itiraz üzerine soruşturmanın genişletilmesine karar verilmesi yerine itirazın reddine karar verilmesi Kanun’a aykırı olup, kanun yararına bozma talebi yerinde görülmüştür.


III. KARAR

1. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının kanun yararına bozma isteminin KABULÜNE,
2. Aydın 2. Sulh Ceza Hakimliğinin, 27.02.2023 tarihli ve 2023/865 Değişik İş sayılı kararının, 5271 sayılı Kanun’un 309/3. maddesi gereği, oy birliğiyle KANUN YARARINA BOZULMASINA,
5271 sayılı Kanun’un 309/4-a. maddesi uyarınca gerekli işlemlerin yapılması için soruşturma dosyasının, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 16.12.2024 tarihinde karar verildi.

Önerilen Yazılar

Yorum Bırakın